Gezi Yazısı

Havasıyla suyuyla güzel olan Malatya ilimizde dedemize ait olan kayısı bahçesine girdik. Tarihi bir Anadolu evinde oturan akrabalarımızı gördük. Oradaki akrabalarımızla oturduk, çaylar içtik, sohbetler yaptık. Bu keyfe doyum olmazdı. Hepsi birbirinden güzel insanlardı. Evleri yıpranmış olsa da yüzleri hala yepyeni, taptazeydi. Sanki hala çocuktular. Orada bütün bir günü geçirdik ama zaman sanki çok hızlı geçmişti. İkinci gün, çıkıp dedemin yaptırdığı okula gittik. Buradaki öğrencilerle sohbetler ettik. Daha sonra güzel bir öğlen yemeği yedik.  Öğlen olduğunda güzel bir sofrada etli pilav yedik. Tadı enfesti. Restoranda güzel bir kaplumbağa da vardı. Sanki o da bizim kokumuzu duymuş, bizi karşılamaya gelmişti. Buradan çıkınca da Yeşilyurt ilçesindeki tarihi Gündüzbey evlerini gezdik. Ardından üçüncü gün, Merkez ilçesindeki Malatya Park AVM’ye girdik. Her şey çok ucuzdu, o sebeple bayağı bir alışveriş yaptık. Daha sonra Malatya fotoğraf müzesine girdik. Birçok Farklı ülkeden kalma fotoğraf makinelerinin yüz yıllık gelişimi görsel önündeydi.  Daha sonra şehir merkezindeki tarihi sokakları gezintiye çıktık.  Bizi en çok Malatya Ulu Camii’nin ihtişamı büyülemişti. Dördüncü gün, yle Levent Vadisi Milli Parkı’nı gezintiye çıktık. Oradan da Darende Kudret havuzunda serinlemeye gittikten sonra Arguvan ilçesindeki ahbaplarımıza gittik. Orada bizi. üç gece üç gün misafir ettiler. Uzun sohbetlerle, türkülere, yürüyüşlere, yöresel yemeklere doyum olmadı. Dönerken de Malatya bizi aynı güzelliğiyle selamladı.